Varoluşçu Psikoloji ve Varoluşçu Psikoterapi Nedir?

Varoluşçu Psikoloji ve Varoluşçu Psikoterapi Nedir?

Evrende kendi varoluşunu yaratan tek canlının insan olduğu, bunun dışında kalan canlıların varoluşlarından önce yaratıldıkları düşüncesine dayanan, varoluşçu psikoloji ve varoluşçu psikoterapi için bir temel oluşturan varoluşçu felsefe 20. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmıştır. Bu felsefeye göre insan özgürdür, özgür olmalıdır. Özgürlüğünü kendi yaratır ve bir birey olma yolunda sorumlulukları vardır. İnsan neyse odur mantığını yanlış bulan bu felsefe insan kendi için ne yaptıysa o’dur der. Bir birey olarak var olmanın amacını sorgulamayı temel alır ve bireyi olduğu kişi yapanın kendi aldığı kararlar ve kendisi için yaptıkları olduğunu öne sürer. Bu düşünce ‘varoluş özden önce gelir’ yargısıyla desteklenir. Temsilcilerinden Jean Paul Sartre de desteklediği bu fikri pekiştirerek insanın bu düşünceye dayanarak özgür olduğunu ve bir belirlenmişlik içinde olmanın insan özgürlüğüne ters düşeceğini söyler.

Varoluşçu Psikoloji

Varoluşçu psikoloji doğduğu dönemin psikoloji ekollerinin yetersiz kaldığının düşünülmesiyle şekillenmeye başlayan, çoğunluğun fikrine göre şu ana kadar da bir ekol halini almamış, terapi sürecine eklenmesi istenirse tek başına yeterli olmayacağı ve var olan bir terapi şekline entegre edilerek uygulanabileceği düşünülen bir psikoloji alanıdır. 

Varoluş psikolojisinin en temel kavramı ‘varlığın/varoluşun anlamı’ olarak tanımlayabileceğimiz Dasein’dir.

Varoluşçu psikolojiye göre insan yaşamında çevre, nesneler, algılanan farklı biçimler gibi farklı alanlar yoktur, insan tektir ve bu alanların hepsi insanda birleşir. Varoluş insandan gelir.

Varoluşçu Psikolojinin Temel İlkeleri

Varoluşçu psikoloji insan davranışlarının nedenlerini araştırmak ve ortaya koymak yerine insanın bulunduğu anda duyumsadıklarını temeline alır. Bu an’da duyumsananlar, hissedilenler, düşünülenler bu anda’dır ve insan yalnızca bu an’da yaşar.

İnsanın kendi sorumluluklarını yüklenmesinin onu özgürleştireceğini savunan varoluşçu psikoloji bu özgürlük alanının belli sınırları olduğunu da belirtir. İnsan bulunduğu alanın içinde var olur ve bu varoluşu ancak bu alana göre ya da bu alanın dışına çıkmak isteyerek şekillendirir.

Kaygı her insan da vardır ve bu kaygıların en temelinde insanın varlığını sürdürme ve sürdürdüğü varlığa anlam katma çabası vardır. Varoluşçu kaygı ise tüm bunlara eklenen ‘bir gün öleceğini bilmekten kaynaklanır.

Varoluşçu psikolojinin dört temel teması ölüm, özgürlük, izolasyon ve anlamsızlıktır. Tüm bunlar incelenir fakat temel tema ölümdür.

Varoluşçu Psikoterapi

Varoluşçu terapi insanı ‘iyileştirmek’ ya da ‘tedavi etmeyi’ hedeflemez. Amaç kişinin kaygılarını anlamasını sağlamak, yaşama amacını bulmak, fark ettirmek ve nihayetinde tanımlamaktır. Terapist bu yolda bir rehber görevi görür.

İnsanları seçimlerinin bir sonucu olarak gören bu anlayışta bir diğer amaç bu seçimleri fark etmek ve seçimlerin sorumluluğunun alınmasını sağlamaktır.

Terapist danışanına her insanı belli potansiyellerinin olduğunu ve bu potansiyellerin belli şartlarda geliştiğini ve gelişebileceğini anlatır ve danışanın kendi başarı ve başarısızlıklarını çevreye atfetmesinin önü kesilir. Danışan bunu ilk fark ettiğinde daha yoğun bir varoluş kaygısı yaşayabilir fakat terapistin yönlendirmeleri ile bu kaygılar azalır ve potansiyeli görme ve kullanma gücü artar.

Yıllarca varoluşçu terapi üzerine çalışan hatta bu terimi literatüre kazandıran Yalom kanser hastası bir danışanının ölüm döşeğinde ‘Hayatımı kurtardığınız için teşekkür ederim’ dediğini anlatır ve bunu insanın hayatına hangi evresinde olursa olsun anlam katılabileceği önemli olanın bu yolda insanın anlam çabasında olması olarak değerlendirir.

Kaynakça

Gençtan, E. (tarih yok). Varoluşçu Psikolojinin Temel İlkeleri. 13-17.

Yalom, I. D. (2020). Aşkın Celladı.