Şampiyon Danimarka Filmin Konusu
2015 yılında Kasper Barfoed tarafından yönetilen Şampiyon Danimarka, Danimarka’nın 1992 yılında katıldığı Euro92’yi kazanma öyküsünü konu alan spor ve drama filmidir.
Turnuva öncesi Alman teknik adam Sepp Piontek, yerine birini önererek Danimarka Milli takımından ayrılır. Başarılı geçen birkaç yılın ardından takımdan ayrılan Alman Hoca, Danimarka milli takımında birçok ilk gerçekleştirmiştir. Bunlardan birisi Danimarka’yı Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale kadar taşımış olmasıdır.
Sepp’in bu başarılarının ardından görevini bırakmasıyla federasyon Euro92 öncesi takımı yönetecek bir teknik adam arayışı içerisine girer. İlk olarak Sepp’in kendi yerine önerdiği kişi Richard Möller Nielsen ile görüşürler; fakat bu görüşme federasyonun yabancı teknik adam istemesinden kaynaklı olarak başarısızlıkla sonuçlanır ve takımı yönetecek birini bulmakta zorlanırlar. Daha sonra basının bu konu üzerinde yoğunlaşmasından dolayı da Richard Nielsen Möller ile anlaşırlar.
Euro92 Öncesi Turnuva
Anlaşma yapıldıktan sonra takımın başına geçen Danimarkalı Hoca, milli kadroyu açıklar ve takımı toplar. Herkes toplandıktan sonra antrenmanlara başlayan takım, Richard Möller’in daha önce milli takımda yardımcı antrenörlük yapmasından dolayı ona saygı duymaz. Bu sebeple teknik adam takımın kontrolünü bir türlü sağlayamaz. İstediği oyun stilini takıma monte etmekte zorlanan Richard Möller, takımdaki yıldız oyunculara sözünü geçirebilmek için çok uğraşır. Fakat bu çabasından başarılı bir sonuç alamaz. Turnuva kuraları çekildiğinde ise Danimarka o döneme nazaran kolay bir grupta bulunsa da; grubu ikinci olarak tamamlar ve gruptan çıkamaz.
Normal şartlar altında turnuvadan elenen Danimarkalılar tekrardan tatil planları ile uğraşmaya başlar. Bütün basın teknik direktörün yetersiz olduğunu yazmakta ve onu Danimarka’nın elenmesindeki en büyük sebep olarak görmektedir. Ancak o dönemde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Yugoslavya’ya yaptırım uyguladığı için turnuvaya grubun ikincisi olarak Danimarka çağrılır. Danimarka’nın tekrar çağırılmasıyla birlikte tatilde olan bütün oyuncular tekrardan kampa gelir. Danimarkalı teknik adam son isim olarak arası bozuk olan Laudrup kardeşlerin küçük olanı Brian Laudrup’u da arayarak takıma çağırmıştır.
Bütün takım toparlandıktan sonra yedi günlük bir hazırlığın ardından turnuva maçına çıkar. Yaptıkları karşılaşmalar sonucu finale kadar yükselen Danimarka milli takımı, finalde karşılaştıkları Almanya’yı iki sıfır yenerek kupanın sahibi olur. Bu kupa Danimarka milli takımının uluslararasındaki ilk ve tek Avrupa kupasıdır.
Turnuva’nın Hikayeleri Şampiyon Danimarka
Futbol gerçekten de bir oyundan fazlasıdır. İçerisinde onlarca strateji, takım oyunu ve sevilmesi için daha birçok etken barındıran büyüleyici bir spordur. Bunu herhangi bir döneme baktığımızda da görebiliyoruz. Mesela günümüze bakarsak Euro 2020’de İsviçre hırslı ve azimli oynayarak yıldız karması olarak karşısına çıkan Fransa’yı elemiş ve adını çeyrek finale yazdırmıştır. Bu gerçekten de büyüleyici bir spor olmasının nedenlerinden birisidir. Öyle ki stada çıkan kim olursa olsun, iyi oynayan ve rakibini iyi analiz edebilen takımlar galibiyeti hak eder. Örnek verecek olursak Euro 1992 de Hollanda ile yarı final oynayan Danimarka’nın kazanma ihtimali dahi yoktur. Gazeteler teknik adamın başarılı olmayacağını hala savunurken; spor medyası Danimarka’nın eleneceğini düşünmekte ve kazanma ihtimalini çok düşük görmektedir. Ancak Danimarka sahaya çıkıp maçı penaltılarda kazanır. Böylelikle kupa ile arasında sadece tek bir rakip kalır. Ardından onu da yenerek kupanın sahibi olur.
Her kupanın bir de hikayesi vardır. Futbolu güzel yapan bir diğer unsur ise işte tam olarak budur. Futbol bir hikaye üzerine kurulur. Bazen hayal kırıklığı, gözyaşı görebileceğimiz gibi bazen de sevinç ve tebessüm görebiliriz. Bu futbolun, hatta sporun doğasında vardır. Kısacası futbol, kazanmak ve kaybetmek; hırs, azim, ruh, başarı gibi mühim kavramları temeline alan bir spor dalıdır. Bu kavramlara örnek vermek gerekirse Danimarka milli takımındaki oyuncuların hikayelerine bakmamız yeterli olacaktır.
Azim, Ruh, Başarı
İlk olarak Danimarkalı oyuncu Kim Vilfort’a bakalım. Bu oyuncunun kızı kanserdir. Turnuvada boy gösterdiği sırada kızı rahatsızlanınca takımdan ayrılarak yuvasına döner. Ancak kızı ile geçirdiği süre boyunca kızı onu sahada görmek istemektedir. Vilfort bu sebeple takıma geri döner. Takıma katıldıktan sonra final maçında da ikinci gölü atarak takımına kupayı getirir. İşte hırs, azim ve ruh kavramlarını en etkili şekilde görebileceğimiz bir oyuncu. Şampiyon Danimarka
Son olarak bir diğer oyuncu olan John Jensen’e bakalım. John takımdaki diğer oyuncular kadar yetenekli olmasa da takımın sürekli atan kalbi gibi koşan; takımın dinç futbolcularından birisidir. Tekniği kötü fakat azimli bir öğrenci gibi durmadan çalışan bir futbolcudur. Hatta öyle hırslı çalışmıştır ki, düzgün olmayan tekniği ile final maçında ilk golü atmış; çektiği şut karşısında kaleciyi alt etmeyi başarmıştır. İşte bu oyuncu üzerine yoğunlaştığımızda ise başarısız olarak nitelendirilen kişinin, hırs ve azim yaparak final maçında takımına kupayı getirecek ilk golü atmayı başardığını görebiliyoruz. İşte futbol böyle garip ve büyüleyici bir spordur.
KAYNAKÇA
1992 Avrupa Futbol Şampiyonası elemeleri, Vikipedi, 2021 https://tr.wikipedia.org/wiki/1992_Avrupa_Futbol_%C5%9Eampiyonas%C4%B1_elemeleri
1992 Avrupa Futbol Şampiyonası, Vikipedi, 2021 https://tr.wikipedia.org/wiki/1992_Avrupa_Futbol_%C5%9Eampiyonas%C4%B1
Bu yazı, İnsanca Akademi Editör Ekibi’nden Dilan Deniz Emeksiz tarafından düzenlenmiştir.
Cevap bırak