Rönesans Dönemi’nde Sanat
Rönesans; Fransa, Venedik, İngiltere, Portekiz, Hollanda gibi büyük kent ya da metropol devletlerinde ortaya çıkmıştır. Rönesans, üzerinde derin araştırmalar yapılan ve “İnsanın keşfedilmesi” olarak tasvir edilen bir dönemdir. Benzersiz Deha Leanardo Da Vinci, Rönesans sanatının doruklarına ulaşmasına sebep olmuş önemli bir isimdir. Kişiliği, hayatı, eserleri ve yüzyıllar sonra bile yaptıkları üzerine konuşulması onun önemli biri olmasındaki kanıtlardan sadece birkaçıdır.
Leonardo Da Vinci
İtalya’da dünyaya gelen Da Vinci, “dahi sanatçı” lakabının kullanıldığı önemli sanatçılardan biridir. Ressam, mimar, filozof, heykeltıraş, doğa bilimci, araştırmacı, mucit, müzisyen vb. gibi Leonardo çok yönlüdür. Usta ressam Andrea del Verrocchio tarafından fark edilmiştir. Ustanın yanında çırak olarak başlamıştır. Çıraklık eğitimini Floransa’da aldıktan sonra ressam olarak Milano Saray’ına girmiştir. Milano dükü için uzun süre çalıştıktan sonra İtalya’da kalarak çalışmalarına devam etmiştir. Bu süre içerisinde yapmış olduğu, dünyanın en ünlü tabloları arasında yer alan ve insanlık tarihi boyunca yapılan en başarılı resim olarak adlandırılan eseri; “Mona Lisa”’dır. eseridir.
Bir Ruh Nesnesi: Mona Lisa Tablosu
Leonardo Da Vinci, 1503 yılında çizmeye başladığı bu tablosunu gittiği her yere götürdüğü ve yanından hiç ayırmadığı için çeşitli söylentilere gebe kalmıştır. Öncelikle, bir pano üzerine yağlı boya kullanılarak yapılmıştır. Ayrıca, rönesans sanatının insanının mükemmel bir örneği olarak görülmüştür. Bunun sonucunda kendisinin, tartışmasız en önemli eserleri arasında sayılır bu tablosu. Bünyesinde sayısız gizem ve sırları barındıran ve sanat tarihinin en bilinen eserlerindendir. Tarifi mümkün olmayan bir yüz ifadesi… Leonardo’nun tasviri ile “Bir Ruh Nesnesi” olan bu eser, insanlığı hala daha büyülemeye devam eder. Tarihinin en çok bilinen ve merak edilen eseri Mona Lisa. Günümüzde Paris/ Louvre Müzesi’nde sergilenmekte ve her yıl milyonlarca insan tarafından ziyaret edilmektedir.
Bitmeyen Spekülasyonlar
Hakkında birçok spekülasyona rastladığımız bu eser, aslında basit bir kadın figürü olarak görülmesinden çok daha ötedir. Yapılışında piramit ve geometrik şekiller kullanılarak oluşturulmuştur. Bunun sonucunda, Da Vinci, zarif bir kadını resmederken, ellerinden başlayarak yüzüne doğru çıkılan bu figürünün bir üçgen şekli oluşturmasını ve bakışlardaki gizemi korumasını hedef aldığını söyleyebiliriz. Resmin önemli özelliklerinden biri; bakan bir gözü ezmeden, insana son derece mütevazı bir şekilde ulaşmasıdır. Ayrıca kendi gizemli dünyasına çekmekte olan etkileyici sadeliğidir. Yıllar boyunca yapılan incelemelere rağmen aydınlığa kavuşturulamamış sırları barındıran bir tablo olmuştur. Altın oran kullanılarak oluşturulan Mona Lisa’nın yüzündeki ifadenin ne olduğu ise her zaman tartışmaya açık bir konudur.
Mona Lisa’nın İfadesi
Tabloyu inceleyen insanların aklında ‘bu kadın gülüyor mu ya da mutsuz mu’ şeklinde düşünceler vardır. Emin olun, aklınıza bu soruların düştüğü ilk kişiler siz değilsiniz. Hatta bu soruların varlığı yüzünden, Amsterdam ve Illinois üniversitelerinin ortak hazırlamış oldukları bilgisayar çalışmaları sonucunda; %83 oranında mutluluk, %6 oranında korku, %1 oranında öfke ve %9 oranında tiksinti ifadesi bulgularına ulaşılmıştır. Buradan varacağımız sonuç şudur ki; bir insanın aynı anda bu kadar karmaşık duygulara sahip olamaması. Bunun sonucunda Mona Lisa’nın “ifadesiz bir kadın” olduğu kanısına varılmıştır.
Duyguları ince bir işçilikle işleyen Leonardo’nun sözlerine istinaden o dönemlerde erkeklere ilgi duyduğuna dair söylentiler çıkmıştır. Bunun sonucunda Mona Lisa tablosunun bir erkeğe ithafen yapıldığı ve daha da ileriye gidilerek bu tablodaki kişinin Da Vinci’nin 1490 yılında yanına çırak olarak almış olduğu bir erkek çocuğuna ait olduğu söylenir. Gian Giacomo Caprotti Da Oreno isimli bu çocuğa âşık olduğudur. Çok fazla yaramazlık yapmasından ötürü “Benim Şeytanım” anlamına gelen “Mon Salai” lakabını taktığı söylentiler arasında yer alır.
Mona Lisa Hakkındaki Başka Teori: Mon Salai
Teorilerden birisi Mona Lisa ve Mon Salai harflerinin benzerliğinden bir kadına değil, erkeğe ait olduğudur. Gizemini koruması için harflerin yerlerini değiştirerek ismini koyduğu şüphesi var. Bunun yanı sıra Leonardo, dönemde yasak olan eşcinselliğinin ortaya çıkmasını istememektedir. Elinden geldiğince tablosunu kadın bir figür olarak resmetmiştir. Ancak bünyesine de birtakım gizemler eklemeyi unutmamış.
Bu gizemlerden biri resimdeki figürün gözlerinin içine “L” ve “S” harflerinin yerleştirilmiş olduğuna yöneliktir. Leonardo’nun baş harfi olan “L” . Ve aşık olduğu kişiye takmış olduğu lakaptan (Salai) “S” harfinin resmedildiği iddiasıdır. Doğruluğundan emin olamadığımız diğer teori; figürün arkasındaki doğa resminin içinde yer alan köprünün üzerinde “72” sayısının gizlenmiş olmasıdır. Bu köprüye halk arasında “Şeytan’ın Köprüsü” denilmiştir. Ve belki de bu köprünün bilinmeyen gizemi yine âşık olduğu Mon Salai’ye olan bir atıftır.
Yorum Yap