GÖÇMEN SAĞLIK SORUNU VE PSİKOLOJİK DURUMU
Göç, 2009’dan beri sağlık açısından en mühim görülen sosyal belirleyici unsur olarak kabul görülmektedir. Bu durumda farklı şartlara bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Göç durumunda bireylerin sağlıklarına ilişkin etkisine bakıldığında göçün nedeni, göç edilmiş olan bölgede sunulan yaşam koşulları ve yaşam süresine bağlı olarak önem kazanmaktadır.
Sağlık üzerindeki en önemli etkisi de göç edilen ülkelerdeki göçlerin ve göçmelerin sağlık politikalarıyla ilgilenmekte olmasıdır. 2006 yılında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde ki kararname de “Düzensiz Göçmenlerin İnsan Hakları” ile sağlık hizmet sunumu yaparken kayıt dışında olan göçmenler için uygulanmakta olan acil hizmeti kapsamaktadır.
Ayrıca da bunun yanı sıra bütüncül sağlık hizmet sunumunun gerekliliğine istinaden özellikli gruplar içinde yer alan yaşlı, çocuk, gebe vb. hastalarda düşünülmektedir. (Keleşmehmet, 2018, 120). Göç sebebiyle bireylerin sağlık sorunu yaşamalarına sebep sunan sorunlar kısa vadede ve uzun vadede ortaya çıkan hastalıklardır veya göç edilen bölgede karşılaşılan sağlık problemleridir.
Göç eden bireylerin göç ettikleri bölgede beklenmedik bir zehirlenme, yaralanma vb. sorunlardan ötürü yaşadıkları sağlık problemi için acil müdahale gerektirmekte olup ilk aşamada karşılaşılan bir surun olmaktadır. Ayrıca ekolojik farklılıklar sebebiyle tanı koymakta zorlanılan bazı sağlık problemlerinin baş göstermeye başlaması göç edilen bölgede uzun vadeli bir sağlık sorunu doğurmaktadır. Bunların dışında göç edilen bölgelerde karşılaşılan bulaşıcı hastalıklar, çevresel sorunlar vb. sağlık problemleri de olabilmektedir.
Fiziksel ve Ruhsal Sağlık
Göç ile alışıla geldikleri topluluklardan kopan insanların başka bir bölgeye yerleşmeleri ve ayak uydurmaya çalışmaları oldukça zor olmanın yanı sıra sağlık üzerinde ciddi bir sorun oluşturmakta olup bireylerin fiziki ve psikolojik sağlıklarını olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlık üzerinde bu denli bir etki bırakan göçlerin aslında gönüllü veya zorunlu olması fark etmeksizin göçün öncesinde, göç ettikten sonra ve göç sırasında yaşanan strese bağlı olarak ortaya çıkan sağlık problemleri olarak tanımlanmaktadır.
Psikolojik yönden tahrip eden travmatik olaylara tanıklık edilmesi zaten bir göç sebebiyken aynı zaman da kişilerin sağlığı üzerinde de bir etki bırakmaktadır. Göç sırasında da şiddet, taciz gibi olayların yaşanması ya da göç sonrasında beslenme sorunu ve vücut direncinin düşmesi, hastalıklara karşı koyamama durumları da yine sağlık açısından birer tehdit unsuru oluşturmaktadır.
Göç edildikten sonrası için özellikle göç bölgesinde yaşayanların sağlık politikalarındaki eksiklikleri, sağlık hizmet sunucularının sınırlı oluşu, kişilerin sağlık sigorta kapsamına girmemesi, sağlık hizmetine ulaşılabilirliğin sınırlı oluşu ve maddi sıkıntıların varlığı göç hareketliliği sonucu sağlığı fiziksel ve ruhsal yönden etkilemektedir. Göçün özellikle fiziki açıdan sağlığa etkileri; beslenme eksikliği, hijyen problemi, yetersiz alt yapı olanakları sebebiyle bireylerin bulaş hastalıkla karşı karşıya kalmalarına sebep olmaktadır.
Bulaşıcı hastalıklar konusunda Ürdün, Irak, Türkiye ve Lübnan’da rastlanan deri hastalıklarının hijyenden kaynaklanmakta olduğu tespit edilmiştir. Özellikle gerek maddi yetersizliğin olması gerekse de beslenme farklılıkların olması yeterli beslenmeyi engellemekte ve buna bağlı olarak da bedensel ve zihinsel gelişimi olumsuz etkilemektedir. Bütün bu sağlık problemleri de aşının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda 2013’de Suriye ve Türkiye’de çocuk felci salgınlarının artması sebebiyle kızamık ve çocuk felci aşıları yapılarak sağlığı korumak hedeflenmiştir. HIV, Tüberküloz ve SARS virüslerinin de göçlerle birlikte ortaya çıkmaya başlaması politikaların önceliğini belirlemektedir.
Göçmen Sağlık Sorununda Ülkelerin Durumu
Göçe bağlı olarak ortaya çıkan neden ve sonuçlar göçmenleri ve göç ettikleri bölgeleri ilgilendirmekte olduğundan devletleri birçok alanda olduğu gibi özellikle en temel insan hakkı olarak görülen sağlık hakkı konusunda da politika yapmaları gerekliliği ile yüzleştirmiştir. Bu bağlamda birçok ülke bazı gerekçeler sunarak sağlık politikalarını göçmen sağlığı konusunda ele alarak bir yapılandırma çalışması yapmışlardır. Sonuç olarak, Türkiye göçmen konusunda en fazla ev sahibi yapan ülke konumunda yer almaktadır.
Fakat diğer Avrupa ülkelerinin bu konuda pekiyi ev sahipliği yaptıkları söylenemez. Bunun gerekçesi birçok ülkede farklılık gösterse de temelde göçmen konusuna sıcak bakılmadığı düşünülmektedir. Avrupa ülkeleri genel olarak özellikle düzensiz göçmen konusunda ciddi tedbir ve önlem almış bulunmaktadır. Öyle ki alınan önlemler en temel insani hak olarak görülen temel sağlık hizmeti konusunda göçmenlere büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Çünkü erişim hakkı kısıtlanmakta ve yok denecek oranda sunulan bir sağlık hizmeti söz konusu olmaktadır. Sağlık hizmetlerine erişim problemi, ülkelerin kriz yönetimi, maliyet sorunu, özel sağlık konusunda yüksek ücretler, sigorta hakkının idari yapının elinde olması vb. sayılacak birçok sorunla karşı karşıya kalan göçmenlerin sağlığı Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımladığı gibi bir sağlık hakkının pek de geçerlilik göstermediği ülkelerin politika önceliklerinden anlaşılmaktadır.
KAYNAKÇA
- KÜÇÜK, A. (2020). “Türkiye’de Göç Ve Sağlık Politikaları Analizi: “Sıhhat Projesi” Örneği”. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 20 (47) , 473-496.
- HİÇDURMAZ, Z. &YÜKSEL, H. (2020). “Sağlık Hakkı Perspektifinde Avrupa’da Yaşayan Düzensiz Göçmenlerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi”, Gaziantep UniversityJournal Of SocialSciences. 19(1). 37-60.
- ÖNDER, N. (2019). “Türkiye’de Geçici Koruma Altındaki Suriyelilere Yönelik Sağlık Politikalarının Analizi”. Göç Araştırmaları Dergisi, Cilt:5, Sayı:1, Sayafa:110-165.
- KELEŞMEHMET,H.(2018).“Dünyada ve Türkiye’de Göçmen Sağlığı”.JourTurkFamPhy,Cilt:9. Sayı:4. Sayfa:119-126.
Diğer psikoloji yazılarımız; www.insancaakademi.com/category/psikoloji/
Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!
Cevap bırak