Erik Erikson ve Görüşlerine Kısa Bir Bakış
Danimarka ve Almanya kökenli Amerikalı psikolog Erik Erikson, gelişim psikolojisi ve psikanaliz alanlarındaki önemli çalışmalarıyla karşımıza çıkmaktadır. Erikson aynı zamanda Sigmund Freud’un kızı olan Anna Freud’un öğrencisidir. Erikson’un insan kişiliğinin doğasına dair önemli fikirleri vardı. Özellikle benliğin tanımı ve kişilik gelişimine ilişkin görüşleri psikoloji alanına büyük katkı sağlamıştır. Ona göre benlik kişiliğin oldukça güçlü ve bağımsız bir parçasıdır. Bireyin kimliğini oluşturmak ve çevresi üzerinde egemenlik kurmak gibi ihtiyaçlarını tatmin eden birim benliktir. Erikson’a göre benliğin ilk işlevi bir kimlik duygusu oluşturmak ve bunu korumaktır. Erikson kimliği, bireysellik ve biriciklik duygularıyla özdeşleştirir. Bunun yanı sıra geçmiş gelecekle bütünlük ve süreklilik duygusunu da içeren bir içsel durum olarak tanımlar.
Kimlik Bunalımı
“Kimlik bunalımı” kavramını ilk olarak Erikson ortaya atmıştır. Erikson’ göre kimlik bunalımı, güçlü bir kimlik duygusunun ortaya konmadığı zamanlarda yaşanılan bir kafa karışıklığı olarak ifade edilmiştir. Kimlik bunalımı yaşayan kişi kim olduğu, toplumdaki konumunun ne olduğu gibi konularda belirsizlikler yaşar. Genellikle ergenlik çağlarında görülse de birçok yaş grubunda da karşılaşılabilmektedir.
Erik Erikson’a Göre Kişilik Gelişimi
Sigmund Freud’a göre yetişkin kişiliğin temel özellikleri altı yaş civarında tamamlanmaktadır. Erikson, Freud’un bu bakış açısına karşı çıkarak kişilik gelişiminin yaşam boyu süren bir süreç olduğunu ileri sürmüştür. Birazdan bahsedeceğimiz kuramında her bireyin geçtiği sekiz aşamadan bahseder. Bu sekiz aşama her bir birey için yaşamsal önem taşımaktadır. Erikson’a göre kişilik gelişimi bir yoldur. Bebeklikten yaşlılığa kadar yürüdüğümüz bu yol boyunca sekiz ayrı dönemeçten geçeriz. Bunlar bireyin kişilik gelişimindeki dönüm noktalarıdır. Erikson, karşılaşılan bu dönüm noktalarına bunalımlar demektedir. Bireyin bunalımları nasıl aşacağını kişilik gelişimi sırasında alacağı yönü belirlemektedir.
İnsanın Sekiz Çağı: Psikososyal Gelişim Kuramı
Temel Güvene Karşı Güvensizlik (Bebeklik)
Bu dönem yaklaşık olarak bebeğin yaşamının ilk yılını kapsamaktadır. Freud’un psikoseksüel gelişim evrelerinde “oral” döneme denk gelmektedir. Bebek annesine karşı yemek ve rahatlık sağlaması konusunda güven geliştirmelidir. Böylece annesinin olmadığı zamanlarda kaygı ve öfke duymaz. Bebeğin bu temel ihtiyacının karşılanmadığı durumlarda güvensiz kişilerarası ilişkilerle karşılaşılmaktadır.
Özerkliğe Karşı Utanç ve Kuşku (Erken Çocukluk)
Ebeveynlerin baskısı olmadan güvenli bir şekilde mesane ve bağırsak kontrolünün sağlanması bu evreninin en önemli olayıdır. Yaklaşık olarak 2-3 yaşlarını kapsamaktadır. Freud’un evrelerinde “anal” döneme denk gelmektedir. Ebeveyn çocuğun bağımlığını destekler veya çocuğa karşı eleştirisel bir tutum takınırsa bağımsızlığın gelişimi engellenir.
Girişimciliğe Karşı Suçluluk (Okul Öncesi Çağ) Erik Erikson
Bu evrede, çocuklar karşı cins ebeveynlerle rekabet içine girebilir. Hemcinsi olan ebeveyne karşı ise kızgınlık gösterir. Fallik döneme karşılık gelmektedir. Ayrıca Oedipus ve Elektra kompleksi bu dönemde görülür. Bunlara ek olarak cinsiyet de bu dönemde keşfedilir. Bununla birlikte çocuğun cinselliğe yönelik sorularına uygun cevaplar verilirse girişimciliği artar. Sorduğu sorulara uygun olmayan cevaplar verilmesi durumda suçluluk artar. 3-6 yaşları arasını kapsamaktadır.
Çalışkanlığa Karşılık Aşağılık Duygusu (Okul Çağı) Erik Erikson
Freud’un kuramında “latent” döneme karşılık gelmektedir. Yani 7-11 yaş aralığını kapsamaktadır. Bu dönemde çocuk hayatında kullanacağı temel konuları öğrenir. Çocuk kendisini diğer akranlarıyla kıyaslar ve çalışkan olup olmadığına karar verir. Dönemin olumsuz sonuçlarından birisi tembelliktir. Aşağılık duygusunun olmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Özellikle bu dönemde çocuk bir şeyler üretir ve takdir görmeyi bekler. Ayrıca başkalarıyla kıyaslanması çocuğun olumsuz kişilik gelişimine neden olur.
Kimliğe Karşı Rol Karmaşası (Ergenlik)
Freud’un kuramında “genital” döneme karşılık gelmektedir. 11-20 yaş aralığını kapsar. Birey tüm gelişim alanlarının farkına varır, bedenini tanımaya başlar. Böylelikle buna uygun bir kimlik belirlemeye yönelir. Örnek aldığı, beğendiği kişiye özenir. Kişi bu şekilde kimliğini bulmaya çalışır. Ayrıca kişi bu dönemi başarılı olarak atlatamazsa kimlik karmaşası yaşar.
Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık (Genç Yetişkinlik)
“Genital” döneme karşılık gelmektedir. 20-30 yaş aralığını kapsamaktadır. Birey çevresiyle, iş arkadaşlarıyla ve eşiyle yakınlık kurar. Ancak bu yakınlık kurulmazsa kişi kendini toplumdan yalıtılmış ve terk edilmiş hisseder. Bununla birlikte bağlanma korkusunun en çok görüldüğü dönemdir.
Üretkenliğe Karşı Durgunluk (Orta Yaş) Erik Erikson
“Genital” döneme karşılık gelmektedir. 30-65 yaş aralığını kapsar. Bireyler başkaları ile yakınlığın ötesine geçmeli ve başkalarının gelişimine yardım etmede sorumluluk almalıdır. Fakat üretkenlik ve başarı duygusu elde edilemezse durgunluk görülmektedir. Bunlara ek olarak orta yaş krizi de bu dönemde yaşanır.
Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (İleri Yaş) Erik Erikson
“Genital” döneme karşılık gelmektedir. 65 yaş üstünü kapsamaktadır. Birey bu yaşlara geldiğinde yaşamını iyi bir şekilde sürdüremediği hissine kapılabilir ve böylelikle yaşamdan istediklerini elde edemediğini düşünebilir. Geçmiş yaşantısından pişmanlık duyarsa bireye umutsuzluk hakim olur; çünkü geçmiş yaşantısını değiştirme imkanı yoktur. Fakat dönemi başarılı bir şekilde karşılayan bireyler benlik bütünlüğü sağlarlar.
Bu yazı İnsanca Akademi Editör Ekibi’nden Dilan Deniz Emeksiz tarafından düzenlenmiştir.
Cevap bırak