Yazar ve Kitap Hakkında Kısa Bir Giriş

Clarissa Pinkola Estes, Meksika asıllı bir psikanalisttir. Aynı zamanda da bir “cantodora.” dır. Cantodora; Latin geleneğinde eski öyküleri toplayıp saklayan kişi, demektir. Bir nevi “hikâye derleyicisi” de diyebiliriz. Psikanalistler; insanları ve rüyaları ayrıntılı bir şekilde analiz ederler. Clarissa’da yaşadığı toplum geleneklerinden kaynaklı olarak yarattığı öyküleri ya da masalları tıpkı bir rüyayı analiz eder gibi okuyuculara sunuyor. Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabı da bu yirmi yıllık çalışmaların sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Popüler bir kitap olan ve özellikle kadın okumaları ya da feminist okumalar bağlamında sıklıkla okunan ve karşımıza çıkan bir kitaptır. Bu kitap hakkında yüzde yüz “feminist” bir kitaptır demek ne kadar doğru olur pek bilinmese de kadınların iç güdüleri, kendi iç dünyalarına indikleri, kendilerini tanımayı öğütleyen bir kitap olduğundan söz edebiliriz. Bu açıdan bakıldığı zaman kadın okumaları için önemli bir kitaptır.

 

Neden Kurtlarla Koşan Kadınlar?

Clarissa Estes, kurtların vahşi doğasıyla ilgili de pek çok çalışmalar yapmıştır. Yaptığı araştırmalar sonucunda kadınlar ve kurtlar arasında çok büyük benzerlikler olduğu kanısına varmıştır. Bu benzerlikler her iki tür içinde “çok keskin duyular” olduğuna yöneliktir. Diğer yandan sürülerine olan hakimiyetleri (yani bir kurdun kendi sürüne olan bağlılığı ile bir kadının kendi sürüsüne (eş, çocuklar, diğer aile üyeleri) olan bağlılığı, yeni durumlara karşı çok kolay şekilde uyum sağlayabilmeleri, sezgisellikleri vb. gibi durumlar kadınların ve kurtların vahşi yaşamının birbirine benzeyen birkaç özelliktir. Bir taraftan da bu kurtlar, vahşi yaşamlarının içinde bir anlamda ötekileştirilmiş/ yok sayılmışlardır. Birileri tarafından avlanmışlar ya da rakiplerinden daha aşağı seviyede görülmüşlerdir.

Kadınlar da tıpkı kurtlar gibi, tarih boyunca ataerkil düzenin içinde, vahşi doğalarını/kendilerini yansıtamamışlardır. Doğallıklarını yaşayamamışlardır. Hatta doğal hallerinden utanmaları gerektiği öğretilmiştir. Bu açıdan kadınlarla kurtların benzerliğiyle birlikte kitabın adının da buradan yola çıkılarak konulduğunu söyleyebiliriz. “Kurtlarla koşmak” imgesel bir anlama sahiptir. Bu anlamda, kadının toplum baskısıyla baskılanmış, kendi özünü bulamamış halinden sıyrılıp, artık o eski doğasına/vahşi doğasına (buradaki vahşilik bir şeyleri kırıp döken, yıkan değil doğal haline) dönmesi gerektiğine yöneliktir. Estes, bunu da ancak kurtlarla koşularak yapılabileceğini söylemektedir.

 

Kurtlarla Koşan Kadınlar Aslında Kimdir?

Kitap on altı bölümden derleniyor ve mitolojik hikâyelerden oluşuyor. Her hikâye birbirinden bağımsızdır. Temalar içinde; beden algısı, kendini gerçekleştirme, sürüsünü bulma gibi farklı bölümleri vardır. Ve her bir bölümde de bir ya da birkaç tane masal/mit hikayeleri görmek mümkündür. Clarissa Estes, bu mit ve masalları, öykülerin temasına göre ayrıntılı bir biçimde inceleyerek okuyucuya sunar. Bu masalların imgesel olduğunu ve içindeki karakterlerin aslında kadınlığın bir parçası olduğunu, kadının çeşitli yönlerini temsil ettiğini anlatır. Bu masalları da aslında dünyanın dört bir yanını dolaşarak bulmuştur. İçinde sadece kadınlara yönelik olan bu anlatımlar aslında orijinal haliyle sunulmuş masallara sahiptir. Bu açıdan da daha düzenli analizler ortaya çıkmaktadır. Jung bir psikanalist olarak, analizlerinin çoğunu jung bir bakış açısıyla bahsederek ele almıştır.

 

Kitabın Vermek İstediği Mesaj

Masalların içinde yer alan her karakterin, aslında kadınların içinde var olan bazı yönleri olduğunu söyler. Bu yönler; kadınların ışıklarını söndüren, yaratıcılıklarını yok eden, vahşi doğalarının ortaya çıkmasını engelleyen her şey olabilir. Bir eş, bir aile ya da içinde bulunulan toplum. Bu baskının ortasında bulunan safdil olan kadın aslında, tam olarak bahsedilen o saf kadındır. Kötülüğü görmek istemeyen, olayları hep en iyi tarafından yorumlamaya çalışan o saf halimizdir. Zamanla içimizde bastırmaya çalıştığımız duygular/sezgiler daha da baskın hale gelmeye başlayarak bu safdil kadına gerçekleri göstermeye çalışır.

Bu gerçekler, olaylar karşısında farkındalık kazanarak güçlenmeye ve bilinçlenmeye götürür safdil kadını. Yüzyıllar boyunca kadınları sırf kadın oldukları için ya da kadın doğasının getirdiği şekilde davrandıkları için baskılamaları, toplum tarafından dışlanmaları, ataerkil yapının istediği forma dönüştürülmeye çalışıldığını görürüz. Ancak kadınlar olarak kendi doğal formumuzu bulmak zorunda olduğumuzu, özümüze onu unutarak ihanet ettiğimizi bir kez daha karşımıza çıkarır bu başkaldırı kitabı. Clarissa Estes, bütün kadınlara içlerindeki o gücü bir şekilde bulmalarını, o gücü kullanmalarını ve o gücü tekrardan kaybetmemelerini öğüt verir. En nihayetinde Estes kitabın sonunda, bütün kadınları dışarıya çıkarak kendi hikayelerini armaya davet eder. Belki de içimizdeki o kurdu bulmaya…