Aşure Kelimesinin Kökeni:
Aşure kelimesinin kökeni Arapçadır (âşûrâ). Arapçada on anlamına gelen ‘’aşr’’ kelimesi ile anlamsal olarak bir bağının olduğu düşünülmektedir. Diğer düşünüşse bu kelimenin Arapça ‘’develerin güdülmesi’’ manasına gelen ‘’ışr’’ kelimesi ile bir bağlantısının olabileceğidir. Diğer görüş bu kelimenin kökeninin İbraniceye dayandığıdır. Fakat yaygın bir görüş olarak kelimenin kökeninin Arapça olduğu düşünülmektedir.
Aşure ile Tarihte Bir Yolculuk:
Kaynaklardaki ilk görüş ‘’Âşûrâ’’ Hz. Musa ile birlikte kavminin Firavunun elinden kurtulduğu ve Yahudilerin oruç tutmaları gereken bir gündür. Bazı görüşlere göre bu gün; Yahudilerin kadim geleneklerindendir. Ve daha sonra Müslümanlar bu günü benimseyip oruç tutmaya başlamışlardır.
Diğer bir görüşe göre ise bu gün; Hz. Nuh döneminden başlanarak bütün Sâmî dinlerinde kutsal sayılmış olan bir gündür. Cahiliye devrinde de bu gün kutsal sayılmış ve oruç tutulmuştur. Bu görüş Hz. Âişe ve Abdullah b. Ömer’in rivayetleriyle de desteklenmektedir.
Bazı fıkıh, tarih ve hadis kitaplarına göre ise bu Hz. Yunusun balığın karnından çıktığı , Hz. Âdem’in tövbesinin kabul edildiği, Hz. Dâvud’un tövbesinin kabul edildiği, Hz. Süleyman’a mülklerin verildiği ve Hz. Muhammed’in (sav) geçmiş ve gelecek tüm günahlarının silineceğinin Allah tarafından teminatının verildiği gün olarak da kabul edilmektedir.
Aşurenin İslam Tarihindeki Siyasî Yönü:
Hz. Hüseyin’in 10 Ekim 680 (Muharrem 61) tarihinde Kerbela’da şehit edilmesi olayıdır. Şiilerin matem dönemi olarak kabul edip oruç tuttukları bir dönem olmuştur. Şii Fatımî devleti himayesinde devlet merasimi şeklinde icra edilen matem orucu daha sonra İran’da gelenek hâlini almıştır. Buna karşılık Emevîler Kerbela faciasını unutturmak amacıyla bu günü âdeta bayram havasında geçirmeye başlamış ve çeşitli tatlılar ve yiyeceklerle kutlamışlardır.
Türk-İslam Kültüründe Aşure:
Türklerin dinî halk geleneğinde önemli bir yer tutan aşure, Muharremin onuncu gününde başlayarak Muharrem ayının sonuna değin devam eden ve özel törenlerle pişirilen tatlıya verilen addır. Osmanlı saray mutfağında da önemli bir yere sahip olan bu tatlı ‘’aşure aşı’’ olarak anılmaktaydı. Saraya mutfağında helvacıların gözetiminde kiler ağaları ve aşçılar tarafından pişirilip ‘’aşure testisi’ adı verilen özel kaplarda saray sakinlerine ve halka dağıtılmaktaydı. Anadolu’da ise aşure; zengin aileler ve esnaf teşkilatları tarafından pişirilip halka dağıtılıp ardından da kurban kesilmekteydi. İlerleyen süreçlerde bu gelenek halk arasında devam ettirilmiş bu özel günde insanlar aşure orucu tutup eşe dosta ve komşuya aşure tatlısı dağıtmaya devam etmiştir.
Bu yazı İnsanca Akademi editör ekibinden Melek Nur Yıldırım tarafından düzenlenmiştir.
Eline saglik mukemell bir paylasim 🌺🌺👍
Başarıların daim olsun sayın Ayşenur Altun