ANTİ-DEVLET FELSEFELERİ
DEVLET
Modern devlet, ortaçağın sonlarında feodalitenin gücünün azalmasıyla beraber Avrupa’da ortaya çıkan siyasi iktidari yapıdır. Modern devlet anlayışının en önemli gücü kendi iktidarını ve gücünü koruma içgüdüsü ile yarattığı egemenliği ve meşrutiyetidir. Yeni devletin kendinden öncekilerden ayrılan en belirgin özelliği, meşrutiyetini tanrıdan almamasıdır. Ortaçağın ardından kilisenin güç kaybetmesi devletin geçirdiği evrim için çok önemlidir.
Seküler bir devlet yapısının oluşması ve laiklik kavramları yeni bir devlet yapısının yaratılmasını sağlamıştır. Modern devlet anlayışıyla beraber devletin asıl güç kaynağı ve meşruiyetinin halk olduğu fikri gelişmiştir. Halk devletin meşruiyetinin tek sahibidir.
Devletin mutlak gücün halkın olduğunu kabul ettiği modern devlet mutlak ve gelişmiş bir demokrasi arayışına mecbur bırakılmıştır. Bununla beraber devletin kaidelerinin sekülerleşmesi ve rasyonel temeller üzerine kurulması siyasal iktidarların mutlak gücünü elinden alıyordu. Modern devlet fikri her ne kadar gücü ve meşruiyetinin halktan olduğunu kabul etmiş görünse de bu gücü yine halka karşı bir silah olarak kullanabilmiştir. Böylece yakın çağ, devlet ve antidevlet ideolojilerinin çatışmasıyla yeni bir siyaset felsefesi kuşağına taşınmıştır.
DEVLET YOK
Anti –devlet felsefeleri sadece devlete değil; halktan güç sömürmeye çalışan tüm otoriteleri ve sistemleri; -bunl ifade eden ve kapsayan siyasi felsefelerdir. Anti devlet felsefelerinin en temel öğretisi özgürlüktür. Bu felsefelerde bireyler mutlak bir özgürlük sahibi olmalıdırlar. Bu özgürlüğü baskı ve güç yolu ile engellemeye çalışan her şey anti devlet felsefeleri için tehlikedir. Bireyin mutlak özgürlüğünü bir başkasının özgürlük alanı ile sınırlayan bu sistemler bir bazlı bir toplum resmi çizerler.Anti devlet felsefelerinin geniş bir başlık “Anarşizm” altında inceleyebiliriz. Anarşizm ise genel anlamda “sağ anarşizm” ve “sol anarşizm” olarak iki başlık halinde toplanabilir.
SAĞ ANARŞİZM
Anarşizm(sağ) – bireyci anarşizm ya da anarko kapitalizm- devletin tamamen gereksiz olduğunu bireyci bir toplumda güvenlik, sağlık, eğitim ve hukuk-adalet gibi devletin asli görevlerinin bile özel sektör tarafından sunulabileceğini savunur. Sağ anarşizm için devlet mutlak güç; bu güçse mutlak kötülüktür. Gücün devlet elinde toplandığı bir sistem ne kadar ileri bir demokrasiye sahip olsa da bireyi unuttuğu için özgürlüğü daraltacaktır. Dar alanlara sıkışan ve özgürlüğünü kaybeden toplum gelişimden o kadar uzaklaşacaktır.
SOL ANARŞİZM
Anarşizm(sol) devlete karşı çıkmasının yanında özel mülkiyet sayesinde oluşan güç ve otoriteye karşı çıkar. Sol anarşizmde hem devlet hem de özel mülkiyet kötülük yaratır. Sol anarşizm devletin sömürüsüne karşı çıktığı gibi insanın özgürlüğü elinden alan toplumda ki güç algısının bununla beraber özel mülkiyet kavramının yanılgısını savunur.
ANARŞİST DEVLET
Sağ ve sol anarşizm düşüncelerinin ortak özellikleri özgürlüğü yönetim şekli olarak ele almalarıdır. Çünkü her iki görüş için de özgürlük en önemli insani özelliktir. İnsanı insan yapan özgür iradesidir. İki düşünce aynı özgür iradeyi insana geri vermek için farklı sistemler yaratmıştır. Sağ anarşizm, özel sektörün gücünü ve büyüklüğünü ve çatışmadan gelen hızlı gelişimini kullanmayı hedefler. Sol anarşizm, sağ anarşizmin aksine özel sektöründe özgürlüğü baltaladığını düşünen sol anarşizm en büyük gücün toplumun kendisinde olduğunu düşünür. Bunu gönüllü korporasyon ve komünler tarafından hareketlendirilen bir sistem ifade ederler.
SONUÇ
Bu iki sisteminde tamamen kuralsız bir sistem olduklarını düşünmek bu incelemede ki ilk yanlış olacaktır. Anarşist devlet felsefelerinde kuralların olmadığı değil kuralların güç etrafında şekillenmediği sistemlerdir. Sağ anarşizmde kuralları ve hukuku da özel sektör yani bir anlamda toplum belirleyecektir. Sol anarşizmde kurallar komünler yani doğrudan toplumun kendisi tarafından konulması ve yürütülmesi gereklidir.
Anarşist devlet yapıları insanların daha fazla toplum olmalarının gerekliliğini savunan ve daha bireyci bir sistem olmasını gerektiğini savunan iki kutuplu bir yapıdır. Devletin bir tehdit olarak görüldüğü bu sistemler aslında gelecek yönetim sistemlerini anlamamız için çok önemli.
Sonuç olarak; gelecek, insanların daha fazla bireyselliğe ya da bir zıt kutuplaşma ile topluma yöneldiği bir sistem kurabilir. İnsan kendine inansa da topluma inansa da geleceğin devleti günümüz modern devletlerinde gördüğümüz gibi gittikçe daha küçültmeye başlıyor. Küçülen devletlerin yerini özel sektörün işlevselliği dolduruyor. Gelişen bir toplumda devlet küçülmeye ve yok olmaya insanların kendileri doğrudan aracı olmadan bir toplum oluşturmayı başarmak için çabalıyor.
Benim fikrim anarşizm siyasetin olmadığı ya da minimal bir siyasetin olduğu bir gelecek. Bu gelecek fikrinde insanların bir figüre bir partiye değil sadece kendine ve akla inanacağına inanmak oldukça güç. Toplum domino taşları gibi belki bir küçük domino büyük devletlerin sonunu getirir.
KAYNAKÇA:
AKTAN, C. (2019). Devlet-felsefesi: Eleştirel Düşünceler. Hak İş Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, 8(22), 238-254.
DANISH, A. THE IDEA AND PHILOSOPHY OF ANTI-LIBERALISM IN AFGHANISTAN. Uluslararası Medeniyet Çalışmaları Dergisi, 4(2), 180-192.
KOÇAK, K., & BAKIR, Ç. (2019). Eski Türk DevletFelsefesinin Kozmolojik ve Mitolojik Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme. Oğuz-Türkmen Araştırmaları Dergisi, 3(2), 106-120.
Yaşli, F. (2015). Türkiye’de Muhafazakâr Anti-Kapitalizm: Nurettin Topçu. Alternatif Politika, 7(3), 645-664.
Gökberk, M. (1946). Hegel’in DevletFelsefesi. Felsefe Arkivi, 1(2-3), 99-129.
Akarsu, B. (1967). John Locke’un DevletFelsefesi. Felsefe Arkivi, (12).
Arslanel, M. N., & Eryücel, E. (2011). Modern devletanlayışının felsefi temelleri. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15(2), 1-20.
Diğer yazılarımız; www.insancaakademi.com/blog/
Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!
Cevap bırak