AHLAK FELSEFESİ
TOPLUM VE AHLAK
Ahlak veya Etik, toplumların bir arada yaşamalarını sağlamak adına zamanla ve kendiliğinden oluşmuş kurallardır. Felsefe ve ahlak ilişkisi de bir kavram olarak “ahlak” kavramının tanımlanması ihtiyacından doğmuştur. Birincisi “Ahlak nedir?” sorusuna rasyonel bir tanım getirme çabası, toplum olarak yaşayan insanlığımız için yeni bir dünyanın; kilisenin ve kralların ahlak üzerinde ki tahakkümünün sonunu getirecek “seküler ahlak” hareketlerini ve modern ahlak kuramlarının doğmasına sebep olmuştur.
SEKÜLER AHLAK
Her şeyden önce ahlak, toplum üzerinde yerel bir yönetim mekanizması gibi çalışır. Doğduğuandan itibaren bu mekanizma, toplum insanın hayata bakış açısını tanımlar. Toplumların ahlak mekanizmaları da yerel bir alanda etkili mekanizmalardır. Özellikle akıl dışı bir ahlak mekanizmasının başka bir toplum tarafından kabul görmesi imkânsızdır. Bu mekanizmalar yüzlerce yıllık geleneklerle, törelerle ve göçlerle yer değiştirebileceği gibi dinler aracılığıyla da çok kısa sürelerde yayılabilir.
Kısaca özetlemek gerekirse “Ahlak” kavramına empirik bir tanımın yapılması çabasıyla beraber toplumlar, ortak bir medeniyet oluşturmada ve ahlakın sekülerleşmesinde büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Seküler bir ahlak tanımı yapmak ortaçağda kiliseye karşı büyük bir suç olarak kabul edilirdi. Günümüzdeyse tamamen seküler yönetim sistemlerinin yanına hümanizm etkisi altındaki seküler ahlakımızı da ekliyoruz. Din ile gelen ahlakın akılcı olmadığı fikri ile beraber, aklın din ile bir savaş içerisinde olduğunu sananlar olabilir. Örneğin, aydınlanmacı fikirlerin dine olan düşmanlıkla hareket ettiği savunan dindarlar vardır. Oysa akılcılıkta amaç çoğunluğun algılayabileceği bir sistem kurabilmektir.
Din bir inanç sistemi olarak kişisel alandan çıkmadığı sürece rasyonalitenin savaşamayacağı dördüncü boyutta yaşamaya devam edebilir. Her ne zaman ki din toplum üzerinde bir tahakküm kurma çabasına girer o zaman modern bilim ve aklın kurduğu bir anlamda empirik sistemlerin yenilgisine uğraması kesindir. Bunun sebebi dinin kesin esnetilemez ahlakıdır. Her türlü inanç kendi sahasında metafizik kökte tanımlı olduğu şekilde yaşamına devam edebilir. Demek ki din ahlakları ve seküler ahlak modelleri arasındaki kavga insan aklının varlığıdır. Din ahlakları – ister semavi dinler ister asya dinleri- tanımlarından doğan ön kabulleri gereği akıldan uzaktırlar.
AKILCI AHLAK
Sonuçta, günümüzde hala dini ahlakları benimseyen toplumların, medeniyetten nasıl uzak kaldıklarını görebiliyoruz. Medeniyetimizin kurduğu akılcı ve seküler ahlak sistemleri dini reddetmezler. Dinin tahakküm ve zorlamalarına karşı ilerici fikirler ve ortak akıl oluşturma çabasındadırlar. Dini ahlak sistemlerinden farkları, değişemez kurallar yerine toplumla beraber ilerleyen bir merdiven olmalarıdır.
ETİK (AHLAK FELSEFESİ)
Günümüzde etik ile ahlak aynı anlamda kullanılabilirken farklı anlamlarla da tanımlanabilir. Ahlakın sekülerleşmesinde, ahlakı kapsayan aynı zamanda akılcı bir etik tanımlamasının büyük bir önemi vardır. Ahlak iyi ve kötü gibi sert kurallar koymakla yetinirken. Etik – ahlak felsefesi-, bu tanımlanan iyi ve kötünün nedenlerini ve sonuçlarını ve bu karara nasıl varıldığını inceler.
SONUÇ
Sonuç olarak, insan toplumu her geçen asır yeni bir ruh ve ahlak sistemi kazanıyor. Ahlak mekanizmalarımız geçmişte toplumu yöneten nasıl bir hayat yaşaması gerektiğine doğuştan ölüme kadar karar vermiş mekanizmalar olarak çalışan değişmez mekanizmalarken; medeniyet ahlakı insanlar beraber değişen ve gelişen etik kavramı ile beraber okuyabilmemizi sağlamıştır. Etik bizi daha az savaşın daha az eşitsizliğin olduğu bir dünyaya götürmekte başarılı olmadı. Ancak gelecekte öyle bir toplum olmamız yolunda bize bir yol haritası çizebileceğine inanıyorum.
Diğer felsefe yazılarımız; www.insancaakademi.com/category/arastirma-inceleme/felsefe/
Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!
Yorum Yap