FRİEDRİCH NİETZSCHE’YE GÖRE ESARETİN BEDELİ
Nietzsche’nin Sanat Anlayışı:
Dinlerin, insanları kısıtladığını ve kendilerini gerçekleştiremediğini düşünen Alman filozof, Tanrı kavramı üzerine “Tanrı öldü, onu biz öldürdük” diyerek Tanrı ve din kavramlarını tamamen yok saymıştır. Nietzsche, dinleri yok saydıktan sonra insanların hayattaki yaşama amaçları üzerine durmuştur. Çünkü Nietzsche’nin dinleri yok sayması sonrası toplumun temelinde bir boşluk oluşmuştur. Bu boşluk ise Nietzsche’ye göre sanat ile doldurulmalıdır.
Sanat bu dünyadaki acı dolu yaşamı daha güzel bir hale getirebilecek tek kavramdır. Sanatın en iyi şekli ise müziktir. Nietzsche ise bu fikre Alman besteci Richard Wagner’dan etkilenerek varmıştır.
Friedrich Nietzsche’ye Göre Hristiyan Ahlakı:
Nietzsche inancını yitirdiği Hristiyanlık dinini hiçbir zaman kaybettiği bir inanç olarak düşünmedi. Bu dinin daha çok yaşadığı Dünya’dan onu kötü ve sağlıksız bir şekilde uzaklaştırdığını ve insanları sınırlandırdığını, hatta ilk olarak insanlara kendinden nefret etmeyi aşıladığını düşünüyordu. Bunu düşünme sebebi inançlı bir bireyin, dine göre yasak olan bir şeyi yapması sonucu vicdanen kendini rahatsız hissetmesi ve yaptığı yanlış sonrası kendine yabancılaşması idi.
Bu dinin öğretileri ise Hristiyan ahlakı olarak adlandırılıyordu ve Nietzsche’ye göre Hristiyan Ahlakı, köle ahlakı olarak isimlendiriliyordu. Bunun sebebi ise dünya üzerinde yaşayan kölelerin, ellerinde herhangi bir gücün var olamaması ve kölelerin yaşamları boyunca bir güce ihtiyaç duymasından kaynaklıydı.Bu düşünceye göre köleler zayıftı ve bu zayıflıklarını din adı altında yok sayabilir, hatta yaşamak için kendilerine güvenli bir yer dahi inşa edebilirlerdi. Nietzsche bu yönde düşünüyordu ancak bu değerlerin köleler dışında bütün topluma yayılması sonucu ortaya vasat bir toplumun çıkacağına da inanıyordu.
Üst İnsan Kavramı ve Sürü Ahlakı:
Üst insan kavramı Nietzsche’ye göre kendi acılarından ders alarak, hayatı sorgulayarak, kendine dayatılan gelenek ve öğretilere akıl yoluyla eleştiriler getirerek doğru yola girebilecek insanları kapsamaktadır. Bu insanlar tüm evrenin ve aynı zamanda insanlığında amacıdırlar. Nietzsche bu tür insanların toplumu vasatlıktan kurtarıp, yücelteceğine inandığı gibi kendisini de Üst insanın habercisi olarak anmaktadır. Nietzsche’nin savunduğu bu üst insan kavramı her ne kadar diktatörlük ve faşizm ile bağdaşsa da aslında o yönelimde hiç olmamıştır.
Nietzsche’nin ortaya atmış olduğu bir diğer kavram olan sürü ahlakı ise güçsüz insanların kalabalık içerisinde kendilerini güvende hissetmesi anlayışıdır. Bu anlayışın Modernizm de toplumun doğal hali olarak adlandırılması üzerine Nietzsche bunu sürü ahlakı olarak adlandırmıştır.
Filmin Konusu:
Genç bir bankacı olan Andy Dufresne’nin karısını ve sevgilisini öldürme suçu ile girdiği Shawshank Devlet Cezaevine düşmesi ve burada geçirdiği yirmi yılı anlatmaktadır.
Hikaye Andy’nin sanık olarak mahkemede yargılanmasıyla başlamaktadır. Bütün kanıtların onu suçlu göstermesine rağmen masumiyetini savunan Andy, güçlü bir savunmanın karşısında masumiyetini kanıtlayamaz ve iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi alır. İşte hikayemiz tam olarak burada başlamaktadır. Film Andy karakterinin hapiste yaşadıkları ve bunlara karşı olan mücadelesini, umudunu yitirmemesini anlatmaktadır.
Nietzsche’ye Göre Film Analizi:
Yukarıda hem Nietzsche ve ortaya koyduğu aforizmalar hakkında hem de Nietzsche’ye göre analizi yapılacak film hakkında bilgi eksikliğini giderdiğimize göre artık Nietzsche’nin sanat anlayışı ve aforizmaları üzerine bu filmi yorumlamaya başlayabiliriz.
Öncelikle filmin başlangıcına bir bakalım. Filmin başlangıcında Andy karakteri masum olduğu halde iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi alır ve Shawshank Devlet Cezaevine düşer. Shawshank cezaevini koca bir Dünya olarak kabul eder ve içerisinde barındırdığı mahkumları da birer birey olarak varsayarsak, hapishanede bulunan suçluların din baskısı altında ve kendilerini kısıtlanmış bir vaziyetin içerisinde kabul edebiliriz. Nietzsche’ye göre Hristiyan ahlakı bir köle ahlakı olarak adlandırılıyordu. Filmde de inancı bir kurtuluş olarak gören hapishane müdürü vardı ve mahkumları Hristiyan Ahlakına uyması konusunda zorlamaktaydı. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Nietzsche, Hristiyan ahlakından bireyleri kendinden nefret ettiren, onları kısıtlayan, insanları kendilerine yabancılaştıran bir ahlak yapısı olarak bahsediyordu. Filmde de mahkumların kısıtlandıklarını görebiliriz ve mahkumları güçsüz insanlar yerine koyabiliriz. Böyle bir durumda mahkumlar Dünyadaki köleler olarak adlandırılabilir.
Nietzsche’nin Modernizm karşısında ortaya attığı sürü ahlakı ise filmde yeni gelen mahkumların, yani güçsüzlerin kendilerini güvende hissetmesi üzerine karşımıza çıkmaktadır. Filmin ilk başlangıcında bir kişi dışında yeni gelen diğer bütün mahkumlar sakinliklerini korumaktadır. Bu da Nietzsche’nin sürü ahlakı kavramını kısmen de olsa filmde karşımıza çıkarmaktadır.
Filmin bir kısmında ise yaşlı bir karakter olan Brooks tam elli yıl sonra hapisten çıkmış ve özgürlüğüne kavuşmuştur. Ancak uzun süre boyunca içeride kalmasından dolayı dışarıda akan hayata pek ayak uyduramamış ve intihar etmiştir. Buradaki olayı Nietzsche’nin ortaya attığı “Tanrı Öldü!” felsefesine göre analiz edersek, intihar eden yaşlı karakter Brooks’un, uzun yıllar Avrupa toplumunun ahlak yapısını oluşturan Hristiyan dininin yok sayılması sonucu yaşamanın amaçsızlığı içerisinde kaldığını ve sırtını dayayabilecek bir gücün olmamasından kaynaklı intihar ettiğini varsayabiliriz.
Nietzsche’nin köle ahlakı, Hristiyan Ahlakı ve son olarak Tanrı ve dinlerin yok sayılması sonucu ortaya çıkan sıkıntılardan bazılarını, önemli sahneleri örnek göstererek analizini yaptığımıza göre, sıra şimdi Nietzsche’nin sanat anlayışı üzerinden filmin bir sahnesini analiz etmeye geldi.
Filmin ilerleyen süreçlerinde Andy karakteri mahkumlara müzik dinlettirmektedir. Nietzsche’nin sanat anlayışına göre müzik sanatın en güzel şeklidir. Özellikle Tanrı’nın ve dinlerin olmadığı bir inanca göre müzik, yani sanat bu dünyayı yaşamaya değer kılacak tek şeydir. Bu bakış açısıyla bu sahneye baktığımızda mahkumların o an ki ruh hallerine rağmen, yani umutsuzluklarına ve kısıtlanmış hallerine rağmen müziğin onlar için Dünyayı bir kez daha yaşamaya değer kıldığını söyleyebiliriz.
Andy Karakterinin Analizi:
Son olarak Andy karakteri üzerinden Üst insan kavramını değerlendirerek bu yazımızı sonlandırabiliriz.
Üst insan kavramı Nietzsche için kısaca kişinin geleneklere ve öğretilere bağlı kalmadan, onları akıl yoluyla eleştirerek doğru yolu bulabilen kişileri içerisinde barındıran bir kavramdır. Andy karakteri ise bu kavram içerisinde değerlendirildiğinde, hapishane de geçirdiği süre zarfı içerisinde kaçmak için koca bir delik açması, hapishanede bir kütüphane oluşturması ve mahkumları yönetebilme yetisinin bulunmasından ötürü hapishanedeki üst insan olarak kabul edilebilir. Örneğin Andy karakterinin ona dayatılan öğretileri sorgulaması, özellikle hapishane müdürünün onu özgür bırakmaması ve Tommy Willams’ı öldürerek suçsuzluğunu kanıtlamasına engel olmasına karşı, Andy karakterinin ters köşe yaparak müdürü ve yandaşlarını hapse attırması ve kendisinin özgürlüğe doğru koşması, onun bir üst insan olduğunu kanıtlar niteliktedir. Bunun yanı sıra yaşadığı bütün zorluklara rağmen Andy’nin yaşama tutunması ise Friedrich Nietzsche’nin sanat anlayışına göre çok trajik bir durumdur.
Diğer film analizlerimizi okumak için tıklayın
Benzer içerikler için İnstagram hesabımızı takip edin!
KAYNAKÇA
Friedrich Nietzsche, Vikipedi, 2021.
Yıldırım, Ömer, Sürü Ahlakı Nedir?, Felsefe.gen.TR, 2020.
YOUTUBE VİDEOLARI
Efe Salihoğlu, Nihilizmden Önceki Son Çıkış: Nietzsche – Tanrı, İnsan ve Ahlak, Youtube, 2021.
Efe Salihoğlu, Nietzsche’nin Felsefesine Genel Bir Bakış: Tanrının Ölümü ve Üst-İnsan Felsefesi, Youtube, 2019.
Pandora – Felsefe, Hayatın Anlamını Aramak: Nietzsche’nin Yaşamı ve Felsefesi, Youtube, 2017.
Yorum Yap