TANRILARA KAFA TUTAN KİRKE
Mitoloji
Mit öykülerinin en güzel yanı da bir yaratıcı gücünde olmasıdır. Ulaşmayı hedeflediği bir yığın insan zinciri vardır. Mitler, kendi dünyaları aracılığı ile dinleyenlerin dünyalarını etkileyen, ilgi çekici anlatım yöntemlerinden birisidir. Yunanca kökenli bir kelime olan ve “mithos” kelimesinden türeyerek “söylenmiş veya duyulmuş olan bir söz” anlamına gelir. Antik Yunan’da “geçmiş söylemlerin tekrarı” anlamına sahiptir. Zaman içinde Doğu ve Batı efsaneleri ile değişime uğrayarak bugünkü “mit” anlamını kazanmıştır.
Mit hikâyeleri genellikle; Tanrı, soylu, asil kahramanlar, doğaüstü varlıklar gibi konuları ele alır. Dinsel ya da ruhsal konularla ele alınan mit hikâyeleri orijinal haliyle sözel gelenek formunu korur. Fakat zaman içinde kültürel etkinin altında kalıp farklılaşarak yazınsal bir gelenek formuna bürünmüştür. Kutsal öykülerin temeli, masalları konu alarak bitmiş hikâyelerin özünü anlatmayı hedefler. Yunan mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. Antik Yunan Tanrılarının dünyasında mücadele eden sıradan ama bir o kadar da sıra dışıdır. “Tanrılara kafa tutan” kadının, Kirke hikâyesini dinleyeceksiniz.
Kirke Kimdir?
Kirke, Yunan mitolojisinde “büyü tanrıçası”’dır. Babası Titan olan Helios, annesi yine ilk Titanlardan Okeanos’un çocuğu, Perseis’in kızıdır. Kirke ise, Okeanos’un Nympha kızlarından birisi olan, Perses ve Güneş Tanrısı olarak da bilinen Titan Helios’un çocuklarının ilkidir. Kirke, hem sesinin insan sesine benziyor olması hem de gözlerinin diğer titanlardan farklı olmasından ötürü Tanrılar arasında bile alay konusu olmuştur. Kendi ailesi tarafından bu sebeplerden ötürü hiç sevilmemiştir. Babası ve dedesi Titan olmasına rağmen bütün fiziki farklılığının üzerine bir de güçlerinin olmayışı durumu (ya da var olan gücünün farkında olamayışı) kendisinin yaşayan bir hayal kırıklığı olmasına sebep olmuştur.
Kardeşlerinin doğumuyla birlikte zaten anne ve babası tarafından sevilmeyen Kirke, büsbütün gözden düşer. Unutulmaya yüz tutmuş birisi olarak hayatına devam etmek zorunda kalır. Bu onun dışlanmasına ve ailenin iyice yüz karası olarak nitelendirilmesine sebep olmuştur. Kendisinin esas macerası olarak kabul edilen ise, bir ölümlüye âşık olmasıyla başlamıştır. Onu elde etmek için elinden geleni yapmıştır. Ancak bu ve bunun gibi yaptığı birçok şey, Tanrılar tarafından suç olarak kabul edilmiştir. Verilen ceza, Kirke’nin sürgün edilerek “Aiaie” adındaki bir adada yalnız başına yaşamaya mahkûmiyetiyle sonuçlanmıştır.
Kirke’nin Yaşamı
Kirke, tanrıların herkesi kutsadığı topraklarda yaşam sürer. Hiçbir gücü ve unvanı bulunmaması onu, her gün daha fazla şey öğrenmeye itmiştir. Güçlerini açığa çıkarmak ister. İnsanların gözünde korku salan biri olarak anılmayı ister. Kahramanları dize getirmek ister. Kısacası mahkûm edildiği bu yerden bir “Aiaie Cadısı” olmak için çalışmaya başlamıştır. Fantastik evrenlere veya mit hikâyelerine konu olan ‘Mary Sue’ adında bir tabiri vardır. Bu tabir doğuştan yetenekli olan ve her şeyi kolayca öğrenebilen, bilgilere erişebilen karakterler için kullanılıyor. Ancak Kirke, Mary Sue olmaktan çok uzak olan, hayatı boyunca mücadele etmek zorunda kalmış birisidir.
Kendi ailesi de dâhil olmak üzere yaşadığı dünyadaki herkesin kendisine düşman olması onu daha da güçlü olmaya iten en büyük etkenlerden birisi olmuştur. Büyücü olmasına rağmen bunun farkında olamayan ve herkes kadar kolay bir şekilde büyü yapamayan Kirke, sürgün edildiği bu yerde kendisine bahşedilmiş olan bu zamanı değerlendirmeye çalışır. Her ne kadar gücüyle tanınan, elleriyle şimşek atan Zeus, bakışlarıyla yakan bir Helios olmasa da o da her tanrı gibi ölümsüzdür. Bitkilerden zehir yapmayı öğrenen, yine bitkilerden çeşitli büyüler hazırlayan ve yaşadığı adaya gelen açgözlü erkekleri hayvana çevirmesi ile bilindiği de hikâyenin cadılık yönünü vurgulayan bir diğer ayrıntıdır.
Odisseus ve Kirke
Odisseus, İthaka kralıdır. Laertes ile Antikleia’nın oğlu olan ve üstün zekasından dolayı (en zeki Yunan kahramanı) “Kurnaz Odisseus” olarak da bilinir. Bu özelliğinden dolayı Athena tarafından koruma altına alınır. Saray yaşamı sırasında Helen’in kuzeni Penelope ile evliliğinden dünyaya gelen Telemachus adında bir oğlu vardır. Helen’in kaçırılması üzerine başlayan “Truva Savaşı” na katılmak zorunda kalır. Uzun süre Ailos Adası’na dönemez. Odisseus, (Truva savaşı sırasında yapmış oldukları hile sonucu savaşı kazanmaları sonucunda Tanrıların buna öfkelenmeleri eve dönüş yollarını zorlaştırmalarından dolayı) Kirke’nin bulunduğu adaya gitmek zorunda kalır.
Savaş arkadaşları ile adada avlanmaya çıktığı sırada Kirke’nin yaşadığı yeri görmesi üzerine arkadaşlarını oraya gönderir. Arkadaşları başta bu fikre karşı çıksalar da gitmeyi kabul ederler. Kirke’yi dışarı çıkması için ikna etmeye çalışan yandaşlar bunu reddeden ancak onların içeri gelebileceğini söyleyen Kirke’yi dinleyerek bu cazip daveti kabul ederler. Kirke’nin büyücü olduğunu ve ona güvenmeyen Eurylokhos, arkadaşlarını domuza çeviren bu büyücüyü ve yaptıklarını Odisseus’a anlatmak üzere geri döner.
Durumdan haberdar olan Odisseus, arkadaşlarını kurtarmak için planlar kurar. Bu sırada Kirke, oldukça kurnaz ve yakışıklı olan Odisseus’a âşık olur. Birlikte olmak isteyen Kirke, Odisseus’un onunla kalması karşılığında dostlarını eski haline çevirebileceğini söyler. Eve dönüş yolunda zorluklar yaşayan Odisseus bu teklifi kabul eder. Ve Kirke’nin yanında kalarak adada günlerini bir kral gibi geçirmeye başlar.
Odisseus’un Dönüşü ve Kirke
Tanrılar tarafından evine dönmesi için baskı kurulan Odisseus, oğlu ve karısına duyduğu özlem ile daha fazla dayanamaz. Bir yılın sonunda Kirke’nin yanından ayrılır. Eve dönüş yolunda Kirke, Odisseus’a yardım eder ve ona yol gösterir. Gidişinin ardından Odisseus’dan olan çocukları ile adada kalmaya devam eder. Bütün söylemlerde Kirke bir cadı olarak yer alır. Aslında kendisine gelen kişilerden hiçbir zaman yardımını esirgememiştir. Yani o, hem herkese yardımcı olan şifacı bir kadındır. Hem de büyü yapan, güçlü ve açgözlü erkeklere verdiği zararlarla bilinen bir cadı olduğunu söyleyebiliriz.
Büyü tanrıçası olarak bilinen ve güçlenen Kirke, hem vahşi hayvanlarla hem de toprak ve bitkilerle olan bağıyla bir toprak tanrıçası konumunda görülebilir. Dışlanan ve dışlandığı yerde daha da güçlenip tanrılara kafa tutmuştur Kirke. Her zaman için kötü ilan edilen bir tanrıça olmuştur. Yalnızlığı onun gücüdür. Bu eşsiz kudretinin kaynağı olarak topraktan ve kendisine dayatılan geleneklerden beslenen bir kadındır. Onu ne kadar kötülemeye kalksalar da şefkati ve iyi niyetiyle hep çatışmayı kazanan olmuştur.
Helin Sude Sarıkaya
Cevap bırak