LÜTFEN BENİ DE BEĞENİR MİSİNİZ?
Sosyal medya araçlarının evimize, cebimize, hayatımıza girmesiyle beraber yeni kaygılarımız, problemlerimiz de ortaya çıkmaya başladı. Tüketim çağında yaşamanın getirdiği şeylerden biri olan sosyal medya, insanoğlunun “hayata bakış” ve “kendilik” bakış açısını da bir hayli değiştirdi. Öyle ki, konuştuğumuz günlük dilimiz bile bu işten nasibini alır oldu. İngilizceden bozma Türkçemsi kelimeler sözcük haznemize giriş yaptı ve konuşulan konularda eskiye göre evrenselleşti. Tam da bu noktada yediden yetmişe herkesin olası “sosyal görünüm kaygısı” sosyal medya araçlarının sayesinde epeyce bir artmaya başlar hale geldi.
Peki Sosyal Görünüm Kaygısı Nedir?
Sosyal Kaygının bir alt dalı olan “Sosyal Görünüm Kaygısı” esasında, bireylerin fiziksel bedenleriyle ideal bedenleri arasındaki yaşadığı gerginlik, çatışma olarak adlandırılabilir. Etkilediği yaş grubu genel olarak ergenler olsa da diğer yaş gruplarını da son derece etkilemektedir. Beden imajının varlığı bu bağlamda son derece önemli olmaktadır. Bunun sebebi “Olumlu ve Olumsuz Beden İmajı” olarak ikiye ayrılan bu kavramda, Olumlu Beden imajına sahip bir birey, kendisini bir bedenden çok daha fazlası olarak kabul eder.
İyi oluş hali stabildir. Benlik kavramı, öz-saygısı, özgüveni son derece yüksek, utanma veya kendi bedeninden tiksinme gibi düşünceleri çok ama çok düşüktür. Olumsuz Beden imajı ise daha yıkıcı hatta ve hatta bireylerin yemek yeme kültürünü, iletişim biçimi ve kalitesini de olumsuz etkileyen yıkıcı bir kavramdır. Bireyler, kendi bedenlerinde mutsuzdur. Yemek yeme davranışının özellikle üstünde durmak istiyorum çünkü “Yıkıcı davranışlar” (self-destructive behaviors) olarak değerlendirdiğim ve bunun bir alt dalı olan Blumia ve Anoreksiyanın bu kapsamda son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
Beden İmajı
“Beden imajı” bireylerin “benlik” kavramındaki en temel yapıtaşlarından biri olduğu için dışarıdan en kolay gözlemlenen ve en kolay değerlendirilen bir kavram olması bireylerde son derece kaygı yarattığını söylemek mümkündür. Atalarımızdan miras kalan “topluluktan dışlanma” korkusu günümüz teknolojisiyle beraber toplum tarafından beğenilmeme korkusuna/kaygısına dönüşmüştür.
Sosyal Medyanın Rolü Ne?
Sosyal medyanın evlerimize ilk kez konuk oluşu bundan 24 yıl önce, şimdiki sosyal medyalardan biraz daha ilkel boyutta olan Sixdegrees.com’dur. 1997 yılında sundukları, günümüze nazaran çok daha kısıtlı olsa da teknolojinin büyümesiyle beraber çok daha fazlasını barındıran uygulamalar da ceplerimizde yerlerini aldı. Nitekim, kameraların adeta yeni bir “yüz nakli” edası veren filtreleri, olduğumuzdan bambaşka biri gibi göstermesi ya da hiç makyaj yapmamıza rağmen makyajlı görünümü yüzlerimize yapay bir biçimde sunması internet çağının sosyal medya çılgınlığının ne denli ileri boyutta olduğunu gösteriyor.
Öyle ki filtrelerin veya makyajların vermiş olduğu bir hizmette kalıp güzellik algılarının bir parçası oldu. Sivri burun, çıkık elmacık kemikleri, sert çene hatları, çekik gözler, uzun ve kıvrımlı kirpikler, “ideal” güzelliğin bize bu olduğunu dikte eder nitelikte olmuştur. Dolayısıyla “hikâyelerde” paylaşılacak fotoğrafların bu kalitede olması şart gibi geliyor. Tek ve seri üretim şeklinde bu filtreleri kullananlar var. Birkaç dakikalık sosyal medyada yapacağınız gezinmeyle aynı modelden birkaç tane daha bulmanız mümkün hale gelebiliyor.
Bu durumda ne yazık ki bireylerde “Yeterince yakışıklı/güzel değilim, Keşke gerçekte de böyle görünsem, Burnumu beğenmiyorum” gibi bireyler hırpalayıcı iç konuşmaları yapıyor. ISAPS(International Society of AestheticPlasticSurgery) verilerine göre 2016 yılında cerrahi olmayan operasyonlar bazında toplamda 789.564 operasyonla, ülkemiz beşinci sırada yer almaktadır. Bu estetik pazarında Toksini dolgu ise birinciliği sırtlamaktadır. Esasında bu veriler, yapaylığa aç olan kitlenin sırf birkaç tane daha alacağı “beğeni” uğruna kendi doğal yapılarını bozduklarını gösteriyor. Çünkü sosyal medya bunu istiyor, bireyler beğenilmemekten korkuyor.
Araştırmalar Ne Söylüyor?
Bilimsel verilere geçmeden önce durumun pek de iç açıcı olduğunu söyleyemem. Zira, internet çağına adım atmamızla birlikte “beğenilme kaygısı” da 18 yaş ve üstü bireyler arasında oldukça popüler bir kaygı kaynağı olarak göze çarpmaktadır. Ek olarak, eski çağlarda, balık etlilik cazibe kaynağı olarak sayılıyorken şimdilerde keskin yüz hatları, sivri burun, aşırı zayıf olmak bir cazibe kaynağı olarak görülüyor. Bu durumu örnek alan 18 yaş ve altı/üstü bireylerde, takip ettikleri fenomenlerin katkı payı bir hayli büyüktür. Bıraktıkları “estetik cerrahların site linkleri, sosyal medya profilleri” onları bu yola itiyor. Var olan bedenine küsüyor ya da tiksinti duyuyor. Yani, olumsuz beden imajları tetiklendikçe tetikleniyor.
Örneğin 18 yaş ve üstü 265 üniversite öğrencisi arasında, Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre üniversite öğrencilerinin %18.7’si çekildikleri fotoğraflar üzerinde oynamalar yapmadan fotoğraflarını paylaşmazken, öğrencilerin %44.6’sı fotoğraflar üzerinde oynama yaptıktan sonra kendilerini ve fotoğraflarını beğendikleri bulgusu ortaya çıkmıştır. Bununla beraber %52.2’lik bir kısım ise sosyal medyadaki fiziksel görünümlerini beğeniyor ve aynı zamanda en az bir ünlüyü de takip ediyorlar. Araştırmanın devamında benim dikkatimi en çok çeken araştırma sorusu ise “Dış görünüşe harcanan zaman” olmuştu. Nitekim,öğrencilerin %40.2’si 0-15 dakika, %31.8’i 16-30 dakika, %20.1’i ise 31 dakika ve üzeri ayna karşısında zaman harcadıkları ortaya çıkmıştır. Böylelikle, beğenilme kaygısının gençler üzerinde ne kadar etkili olduğu anlaşılır. Sosyal medyanın da bu noktada son derece söz sahibi olduğunu görmekteyiz.
Özetle, takipçilerimizden gelen beğeniler ve yorumlar, efektler, yüz filtreleri hayatımızdaki yegâne mutluluk kaynağı olmasa da kaygılarımızı hafifleten ve bizi beden imajımızla doyuma sürükleyen yapay unsurlardır. Böylelikle, doğal olmayacak şekilde pompalanan özgüven, öz-saygı, benlik kavramı, olumlu beden imajları nispeten bireylerin iyi oluş halini suni bir biçimde etkilemektedir.
KAYNAKÇA:
[1]Altındiş, A.,Altındiş, S., Aslan,G.F., Aşıcı, N., İnci, B.M, Ekerbiçer, Ç.H, Tokaç, M. (2017). SosyalMedya Ağları Ve Sosyal Görünüm Anksiyetesi. International Journal of SocialScience, 64, 227-235.
[2] Öztürk, A. (2014). Sosyal Kaygıyı Açıklayan Yaklaşımlar. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 13(48), 15-26.
[3] Doğan, T. (2010). Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği’nin (SGKÖ) Türkçe Uyarlaması: Geçerlilik ve Güvenirlik Çalışması. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 39, 151-159.
[4] Yılmaz, B.Ö., Bozkuş, F. (2017, Ekim 27). Estetik Ekonomisi. Ekonomist. https://www.ekonomist.com.tr/kapak-konusu/estetik-ekonomisi.html
Diğer psikoloji yazılarımız; www.insancaakademi.com/category/psikoloji/
Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!
Cevap bırak