SANAT DİSİPLİNİNDE MİMESİS VE KATHARSİS KAVRAMI ÜZERİNE

Etimolojik ( kökenbilim ) olarak incelediğimizde sanat; arapça kökenli – ar şan’a – ustalık, hüner, işçilik, imalat. -Ar şana’a- ise imal etti, yaptı, işledi anlamlarına gelir.Sanat kelimesinin, ilk kullanıldığı yazılı kaynak Aşık Paşa’nın Garib-name (1330) sidir. Sanat nedir? Ne işe yarar? Sanatçı sadece sanatını mı icra etmeli yoksa toplumsal olarak üzerine düşen görevleri var mıdır? Soruları sanat disiplini dahilinde felsefe, sosyoloji ve estetik gibi disiplinleri de ilgilendiren sorular bağlamındadır. Bu sorulara yanıt babında birçok tanım yapılmış olsa da hala süre giden bir tartışma konusudur. Sanatın ve felsefenin ele aldığı konular farklıdır. Ancak birbirinin alanı ile ilişkilidir. Mesela estetik; sanat felsefesi.

Sanat ve Felsefe

Estetik kavramı XVIII. Yy da Baumgarten ( Alman filozoftur. Ona göre estetik, “Güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır.” ) tarafından kullanılmaya başlansa da aslında ilk defa Yunan felsefesinin iki önemli filozofu Platon ve Aristoteles tarafından ortaya atılıp tartışılmıştır. Platon aristokrat bir aileden gelmiş ve sanat ile ilgilenmiştir. Ona göre nesneler ideaların somut halidir. Bununla birlikte Platon, sanatın insanlar açısından kazanımlar olmadığını iddia ederek sanatın pragmatik (faydacı) yapısını tartışmıştır.

Platon sanata mimemis (Yunanca μίμησις- taklit) açısından yaklaşmıştır. Yani toplumsal boyutunu ve işlevini görememiştir. Platona göre sanatçı sıkıntılı durumlara bile çekicilik kazandırır. Aklı vurgular ve insanı insan yapan kavram olarak savunur. Duyguyu ise reddetmiştir.

Aristoteles’e göre sanat insanlara sahte dünyalar sunmaz tam aksine farklı dünyalar ve güzellikler sunar. Aristoteles sanatta katharsis (Yunanca : Κάθαρσις) kavramı üzerinde durur. Aslında anlam olarak ruhsal boşalım, arınmadır. Poetica adlı eserinde ilk defa katharsis kavramını kullanmıştır. Antik Yunan’da Katharsis, ruhun kötülüklerden arındırılması ve ruhun dönüşümü olarak benimsenmiştir.  Aristo, katharsis hakkındaki düşüncesini Poetica da açıklar. Tiyatro ona göre arzulardan arınma yolunda bir sanattır.

Sanat, doğanın bir yansıması olarak ele alınır. Aristo’ya göre sanat bir bilim değildir. Bundan dolayı somut verilerden hareket etmez. Sanatın bilimlerden ayrılan yönü sübjektif oluşudur.

Mimesis kavramı Platon ve Aristotelesten sonra da devam etmiştir. 19. Yy da ortaya çıkan toplumcu gerçekçiliği de etkilemiştir. Toplumcu gerçekçilik sanatçıları, sanatın amacını, toplumsal yaşamı, sosyal gerçekçiliği yansıtması gerektiğini dile getirmiştir.

Picasso sanat için; ”Gerçeği anlamamızı sağlayan bir yalandır.”demiştir.

Ünlü sanat tarihçi ve filozof Umberto Eco Güzelliğin Tarihi adlı eserinde; ”Hayat boyu hep bir arayışı oldu insanların. Durup düşündükçe bile aklının en derinlerinde arayışın kodlarını çözmeye çalıştılar. Ne yaptılarsa bir adım daha ötesine gitmeye çalıştılar, ne yaptılar ise geriye dönüp hataların üzerini çizdiler, ne yaptılar ise anlaşılmak istediler.”

En Temel Arayış

Aslında insanoğlunun en temel arayışı anlaşılmak istemesidir diyebilir miyiz? Sanat, felsefe gibi disiplinlerde anlam arayışında olan insan nihai sonuca ne zaman ulaşır kim bilir…